SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HUMUS

<< 1295 >>

15. GANİMETİN BEŞTE BİRİ MÜSLÜMANLARIN İHTİYAÇLARI İÇİN KULLANıLIR

 

Ganimetin beşte birinin Müslümanların ihtiyaçlarına ayrılacağını gösteren deliller arasında şunları sayabiliriz:

 

ما سأل هوازن النبي صلى الله عليه وسلم برضاعه فيهم فتحلل من المسلمين، وما كان النبي صلى الله عليه وسلم يعد الناس أن يعطيهم من الفيء والأنفال من الخمس، وما أعطى الأنصار، وما أعطى جابر بن عبد الله تمر خيبر.

Hevazin kabilesinin, kendilerinden olan Halime'den süt emdiğini ileri sürerek Nebi s.a.v.'den yardım istemesi ve Resulullah s.a.v. Müslüman savaşçılardan Hevazin lehine kendi haklarından vazgeçmelerini istemesi, Nebi s.a.v. ganimetlerin ve savaşsız olarak ele geçirilen malların beşte birini insanlara dağıtacağına söz (vaad) vermiş olması ve Ensara ve Cabir İbn Abdullahla Hayber hurmalarından pay vermesi.

 

حدثنا سعيد بن عفير قال: حدثني الليث قال: حدثني عقيل، عن ابن شهاب قال: وزعم عروة: أن مروان بن الحكم ومسور بن مخرمة أخبراه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال، حين جاءه وفد هوازن مسلمين، فسألوه أن يرد إليهم أموالهم وسبيهم، فقال لهم رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أحب الحديث إلي أصدقه، فاختاروا إحدى الطائفتين: إما السبي، وإما المال، وقد كنت استأنيت بهم). وقد كان رسول الله صلى الله عليه وسلم انتظر آخرهم بضع عشرة ليلة حين قفل من الطائف، فلما تبين لهم أن رسول الله صلى الله عليه وسلم غير راد إليهم إلا إحدى الطائفتين، قالوا: فإنا نختار سبينا، فقام رسول الله صلى الله عليه وسلم في المسلمين، فأثنى على الله بما هو أهله، ثم قال: (أما بعد، فإن أخوانكم هؤلاء قد جاؤونا تائبين، وإني قد رأيت أن أرد لهم سبيهم، من أحب أن يطيب فليفعل، ومن أحب منكم أن يكون على حظه، حتى نعطيه إياه من أول ما يفيء الله علينا فليفعل). فقال الناس: قد طيبنا ذلك يا رسول الله لهم، فقال لهم رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إنا لا ندري من أذن منكم في ذلك ممن لم يأذن، فارجعوا حتى يرفع إلينا عرفاؤكم أمركم). فرجع الناس فكلمهم عرفاؤهم، ثم رجعوا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فأخبروه أنهم قد طيبوا فأذنوا. فهذا الذي بلغنا عن سبي هوازن.

 

[-3131 - 3132-] Mervan İbnü'l-Hakem ile Misver İbn Mahreme'den nakledilmiştir: "Hevazin kabilesi heyeti Müslüman olup mallarının ve esir alınan üyelerinin geri verilmesini talep etmek üzere Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına geldiğinde Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara şöyle dedi: "Benim en çok hoşuma giden söz doğru olanıdır. Şimdi ya esirlerinizi seçin ya da mallarınızı!" Ben bu heyetinizin bu şekilde İslam'a girmiş olarak gelmesini bekledim.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Taif'ten döndüğünde onların karar vermelerini on günden daha fazla bekledi. Hevazin kabilesi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hem malları hem de esirleri vermek yerine sadece bunlardan birisini vereceğini anlayınca: "Biz esir alınan üyelerimizi seçiyoruz" dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem O anda kalkıp ve müslümanlara yönelip Allah Teala'yı layık olduğu şekilde övdükten ve hamd-ü senadan sonra şunları söyledi: "Şimdi asıl konuyu arz ediyorum. İşte sizin şu kardeşleriniz tevbe edip Müslüman olarak bize geldiler. Ben de esirlerini onlara iade etmeyi uygun gördüm. İsteyen gönül rızası ve herhangi bir bedel talep etmeksizin elindeki esiri iade etsin. Buna yanaşmayan ve kendi payını elinde tutmak isteyen varsa yine de iade etsin. Ancak Allah'ın bize lütfedeceği ilk feyden ona bunun karşılığını vereceğiz." Bunun üzerine orada bulunanlar: "Biz gönül rızası içinde esirleri onlara veriyoruz ey Allah'ın Resulü!" dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de onlara: "Bu şekilde içinizden kimin buna izin verdiğini kimin vermediğini tam olarak anlayamayız. Bu yüzden dönün ve önde gelenleriniz durumunuzu bize arz etsin" dedi. Onlar da döndüler ve kabilelerinin ihtiyaçlarını daha iyi bilen liderleriyle konuştuktan sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip esirlerin iade edilmesine razı olduklarını ve buna izin verdiklerini söylediler. Hevazin esirleri hakkında bize ulaşan haber budur."

 

 

حدثنا عبد الله بن عبد الوهاب: حدثنا حماد: حدثنا أيوب، عن أبي قلابة قال: وحدثني القاسم بن عاصم الكليبي، وأنا لحديث القاسم أحفظ، عن زهدم قال: كنا عند أبي موسى، فأتي - وذكر دجاجة - وعنده رجل من بني تيم الله أحمر كأنه من الموالي، فدعاه للطعام، فقال: إني رأيته يأكل شيئا فقذرته، فحلفت لا آكل، فقال: هلم فلأحدثكم عن ذاك، إني أتيت النبي صلى الله عليه وسلم في نفر من الأشعريين نستحمله، فقال: (والله لا أحملكم وما عندي ما أحملكم). وأتي رسول الله صلى الله عليه وسلم بنهب إبل، فسأل عنا فقال: (أين النفر الأشعريون). فأمر لنا بخمس ذود غر الذرى، فلما انطلقنا قلنا: ما صنعنا؟ لا يبارك لنا، فرجعنا إليه، فقلنا: إنا سألناك أن تحملنا، فحلفت أن لا تحملنا، أفنسيت؟ قال: (لست أنا حملتكم، ولكن الله حملكم، وإني والله - إن شاء الله - لا أحلف على يمين، فأرى غيرها خيرا منها، إلا أتيت الذي هو خير، وتحللتها).

 

[-3133-] Zehdem'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz Ebu Musa el-Eşa'ri'nin yanında bulunuyorduk. Bize tavuk yemeği getirdi. Ebu Musa'nın yanında Teymullah kabilesinden kızıl tenli olan bir zat vardı. Galiba esir veya kölelerden biri idi. Ebu Musa onu da yemeğe çağırıp şöyle dedi: "Ben bunun iğrendirici bir şey yediğini görmüştüm. Tiksindiğim için de yemek yemeyeceğim diye yemin etmiştim." Ebu Musa daha sonra sözlerine şöyle devam etti: "Gelin size yeminle ilgili bir olayı anlatayım. Biz Eş'arilerden bir grup halinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e giderek hem binrnek hem de eşyalarımızı yüklemek maksadıyla bize deve vermesini talep ettik. Fakat Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Allah'a yemin ederim ki, size deve veremem. Zira bende sizin bu ihtiyaçlarınızı görecek develer yok!" dedi. Daha sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ganimet olarak büyük bir deve sürüsü getirilmiş ve O (s.a.v.) de: "Nerede o Eş'arılerden gelen grup?" diyerek bizi sormuş. Biz gelince Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize beş küçük deve sürüsü verilmesini emretti. Hörgüçleri beyaz olan bu develer güçlü ve semiz hayvanlardı. Fakat biz hayvanları alıp gittikten sonra: "Eyvah biz ne yaptık! Bu develerin hiçbir bereketini göremeyiz ki!" dedik ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e dönüp: "Ey Allah'ın Resulü, biz sizden hem binrnek hem de eşyalarımızı taşımak için deve istediğimizde siz yemin ederek bunu yapamayacağınızı söylediniz. Ettiğiniz bu yemini unuttunuz mu?" diye içimizdeki sıkıntıyı arz ettik. O (s.a.v.) de: "Bu hayvanları size veren ben değilim ki! Bunları size lütfedip veren Allah'tır.

 

Allah'a yemin ederim ki, ben herhangi bir şey için yemin ettikten sonra başka bir hususun yemin ettiğim bu şeyden daha hayırlı olduğuna kanaat getirirsem hayırlı olanı yaparım ve bozduğum yeminin keffaretini yerine getiririm. "

 

Tekrar: 4385, 4415, 5517, 5518, 6623, 6649, 6678, 6680, 6718, 6719, 6721, 7555.

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم بعث سرية فيها عبد الله بن عمر قبل نجد، فغنموا إبلا كثيرة، فكانت سهامهم اثني عشر بعيرا، أو أحد عشر بعيرا، ونفلوا بعيرا بعيرا.

 

[-3134-] (Abdullah) İbn Ömer r.a.'den nakledilmiştir: "Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abdullah İbn Ömer'in de içinde bulunduğu bir askeri birliği (seriyyeyi) Necid taraflarına gönderdi. Bu birlik çok sayıda deveyi ganimet olarak ele geçirdi. Bu birlikte bulunanlardan her birinin payına on iki veya on bir deve düşüyordu. Ayrıca bu savaşçılardan her birine ek olarak birer deve daha verildi."

 

 

أخبرنا يحيى بن بكير: أخبرنا الليث، عن عقيل، عن ابن شهاب، عن سالم، عن ابن عمر رضي الله عنهما: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان ينفل بعض من يبعث من السرايا لأنفسهم خاصة، سوى قسم عامة الجيش.

 

[-3135-] Abdullah İbn Ömer r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bazen göndermiş olduğu askeri birlikte görevalanlara Müslümanların genel yararı için kullanılacak olan beşte birlik paydan olmamak kaydıyla özel olarak fazladan pay (nefı) verirdi."

 

 

حدثنا محمد بن العلاء: حدثنا أبو أسامة: حدثنا بريد بن عبد الله، عن أبي بردة، عن أبي موسى رضي الله عنه قال: بلغنا مخرج النبي صلى الله عليه وسلم ونحن باليمن، فخرجنا مهاجرين إليه، أنا وأخوان لي أنا أصغرهم، أحدهما أبو بردة والآخر أبو رهم، إما قال: في بضع، وإما قال: في ثلاثة وخمسين، أو اثنين وخمسين رجلا من قومي، فركبنا سفينة، فألقتنا سفينتنا إلى النجاشي بالحبشة، ووافقنا جعفر بن أبي طالب وأصحابه عنده، فقال جعفر: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم بعثناها هنا، وأمرنا بالإقامة، فأقيموا معنا، فأقمنا معه حتى قدمنا جميعا، فوافقنا النبي صلى الله عليه وسلم حين افتتح خيبر، فأسهم لنا، أو قال: فأعطانا منها، وما قسم لأحد غاب عن فتح خيبر منها شيئا، إلا لمن شهد معه، إلا أصحاب سفينتنا مع جعفر وأصحابه، قسم لهم معهم.

 

[-3136-] Ebu Musa'nın şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz Yemen'de iken Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Nebiliğini açıkladığı haberi bize ulaştı. Biz de O'na (s.a.v.) hicret edenler olarak yola koyulduk. Bu yolculuğa iki ağabeyim, Ebu Bürde ve Ebu Rühm ile birlikte çıkmıştık." Başka rivayetlerde Ebu Musa'nın: "On kişiye yakın bir kafile veya benim kabilemden elli üç ya da elli iki kişilik bir grupla yola çıktık" dediği kayıtlıdır. Biz bir gemiye bindik ve Necaşi'nin Habeşistan'ına vardık. Orada Cafer İbn Ebu Talib ile arkadaşlarıyla karşılaştık. Cafer bize: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizi buraya gönderdi ve burada kalmamızı emreti. Siz de bizimle birlikte kalın!" dedi. Biz de hep birlikte dönene kadar onunla birlikte orada kaldık. Döndüğümüzde Hayber fethedilmişti. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize de bu Hayber ganimetlerinden pay verdi - başka bir rivayette "bize verdi" diye kayıtlıdır - Bizim dışımızda Hayber'in fethine katılmayan insanlara hiçbir şey vermedi. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hayber ganimetlerini sadece savaşa katılanlara, gemide bizimle birlikte bulunanlara ve Cafer ile arkadaşlarına dağıttı. Ganimeti paylaştırırken bunları savaşçılarla birlikte değerlendirdi."

 

Tekrar: 3876, 4230, 4233.

 

 

حدثنا علي: حدثنا سفيان: حدثنا محمد بن المنكدر: سمع جابرا رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لو قد جاءني مال البحرين لقد أعطيتك هكذا وهكذا وهكذا). فلم يجيء حتى قبض النبي صلى الله عليه وسلم، فلما جاء مال البحرين، أمر أبو بكر مناديا فنادى: من كان له عند رسول الله صلى الله عليه وسلم دين أو عدة فليأتنا، فأتيته فقلت: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لي كذا وكذا، فحثا لي ثلاثا. وجعل سفيان

يحثو بكفيه جميعا، ثم قال لنا: هكذا قال ابن المنكدر.وقال مرة: فأتيت أبا بكر فسألت فلم يعطني، ثم أتيته فلم يعطني، ثم أيته الثالثة، فقلت: سألتك فلم تعطني، ثم سألتك فلم تعطني، ثم سألتك فلم تعطني، فإما أن تعطيني، وإما أن تبخل عني، قال: قلت تبخل عني؟ ما منعتك من مرة إلا وأنا أريد أن أعطيك.قال سفيان: وحدثنا عمرو، عن محمد بن علي، عن جابر: فحثا لي حيثة وقال: عدها، فوجدتها خمسمائة، قال: فخذ مثلها مرتين. وقال: يعني ابن المنكدر: وأي داء أدوأ من البخل.

 

[-3137-] Cabir İbn Abdullah r.a.'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bana: "Bahreyn'in cizye vergileri gelse sana çokça (şu kadar, şu kadar, şu kadar) mal veririm" dedi. Ancak bu mallar gelmeden önce Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat etti. Bahreyn'den cizye malları gelince Hz. Ebu Bekir şöyle bir duyuru yaptırdı: "Kimin Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den bir alacağı varsa veya Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kime bir söz (vaad) vermişse yanımıza gelsin." Ben de onun yanına vardım ve: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana böyle böyle demişti" diyerek durumu arz ettim. O da bana üç avuç mal verdi. Süfyan ise iki eliyle avuçluyordu." Hadisin ravilerinden Süfyan İbn Uyeyne: "Muhammed İbnü'l-Münkedir bize böyle söylemişti" demiştir.

 

Süfyan İbn Uyeyne başka bir vakitte ise bu olayı şöyle anlatmıştır: (Cabir İbn Abdullah anlatıyor): "Ben iki defa Ebu Bekir'in yanına gittim ve talebimi arzettim. Fakat ikisinde de herhangi bir şey vermedi. Üçüncü defa gittiğimde: "Ben sana iki defa geldim ve talebimi arz ettiğim halde bana bir şey vermedin. Şimdi ya bana da verirsin ya da bana karşı bir cimrilik yapılıyor" dedim. O da: "Sen şimdi sana cimrilik edildiğini mi söylüyorsun!? Seni geri çevirdiğim zamanlarda bile kesinlikle sana vermeyi düşünüyordum; maksadım sana vermekti" diye cevap verdi. Sonra da bir avuç doldurup bana verdi ve: "Say!" dedi. Saydım beş yüz çıktı. Ardından: "Aynı şekilde iki defa daha al" dedi.

 

Muhammed İbnü'l-Münkedir: "Cimrilikten daha acı bir dert var mıdır?!" dedi.